Atelier Taurus’un kurucusu Kemal Üçer ile Atatürk Düşünce Derneği Bodrum Şubesi yararına düzenlediğimiz 29 Ekim Girişimci & Üreten Kadınlar Festivali’nde tanıştık. İstanbul’dan her beyaz yakalının hayali olan Ege’ye göçü gerçeğe dönüştürebilmiş ve uzun çalışma hayatı boyunca yaptığı ikinci bahar planlarını sırayla hayata geçirmiş bir yeni zanaatkar.
Kemal Üçer’in “başka bir hayat mümkün” diyerek başlayan hikayesini sizlerle de paylaşmak istedik. Keyifli sohbetimizi umarız siz de keyifle okursunuz…
Bodrum City Life: Kemal Bey, öncelikle hikayenizi bizimle paylaşmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Okuyucularımıza kendinizi sizin ağzınızdan tanıtmak isteriz.
K.Ü: Ben de ilginiz için size teşekkür ederim. Ben doğma büyüme İstanbulluyum. İstanbul Teknik Üniversitesi Metalürji Mühendisliği bölümünde lisans ve lisans üstü eğitimimi tamamladıktan sonra, 30 yıla yakın demir-çelik sektöründe çalıştım. Satış mühendisi olarak başladığım kariyerimin son 20 yılında, Türk ve uluslararası önde gelen şirketlerde üst düzey yönetici olarak görev yaptım. Çok rekabetçi bir sektördür demir-çelik. Aşırı yoğun bir ortamda her anında zevkle ve kendi işimmiş gibi çalıştım. Eşim de yoğun bir çalışma hayatı sürdürüyordu aynı dönemde. Ortak hayalimiz ise, yaşlanmayı beklemeden, kızımızı üniversiteye yerleştirdikten sonra kurumsal hayata bir nokta koymak ve Ege’ye, Bodrum’a yerleşmekti.
Bodrum City Life: Biliyoruz ki büyük şehirlerde pek çok kişinin hayalidir Ege’ye göçmek. Belli ki planlarınızı gerçekleştirmişsiniz. Hiç erken dediniz mi, ya da geri dönmeyi düşündünüz mü?
K.Ü: Bir an bile pişman olmadık. Eski Amerika Birleşik Devletleri başkanlarından Benjamin Franklin, “Bazı erkekler 25’inde ölüyor, ama 75’ine kadar gömülmüyor” demiş. Gerçi ben de 53 yaşıma kadar böyle yaşadım ama ölene kadar da iş dünyasının çarkları arasında sıkışıp kalmamaya karar vermiştim. Geleceğe de kendimi bu doğrultuda hazırlamaya gayret ettim. Planımız emekli olur olmaz Bodrum’a gelmekti. Nitekim Ekim 2020’de iş hayatıma nokta koydum ve hemen ertesi gün köy evimize taşındık. Ne mutlu ki, iki yılı aşkın bir süredir uzun yıllar kurduğumuz hayalimizi yaşıyoruz.
Bodrum City Life: Emekli olup geldiniz ama burada da bir atölyeni var ve siz yine çalışıyorsunuz…
K.Ü: Ben kurumsal hayattan ayrılırken, asla “boş oturmak” gibi bir hayal kurmadım. Beni daha yakından tanıyanlar bilir; yerimde duramam ben. İkinci bahardaki yeni meşgalelerimi “görev aşkı ile değil, kendime ait, yeni heveslerle belirlemek istiyordum. İşten güçten, büyük şehir hayatının zorunluluklarından ve kurumsal sorumluluklardan bir türlü fırsat bulamadıklarımı yapmamı sağlayacak bu süreçte hayatı dolu dolu ve daha önemlisi daha anlamlı geçirmek hevesim vardı. Daha köye yerleşmeden bahçemizdeki eski ahırı bir atölyeye çevirdim ve yavaş yavaş ahşap işleme ilgili teçhizatı hazırladım. El işlerine hep yatkınlığım vardı, bunu geliştirmek için İstanbul’da usta marangozlardan eğitimler aldım, çok okudum, çok izledim. Bodrum’a yerleşir yerleşmez de, ahşapla çalışmaya başladım. İlk yılın içinde markamı kurmuş ve tamamen elde, ahşap dekor ve sofra ürünleri hazırlamaya başlamıştım.
Bodrum City Life: Emekli olduktan sonra marangozluk gibi, seramik gibi, resim gibi hobilerine vakit ayıran, hatta bunu ikinci bir meslek haline getiren pek çok eski beyaz yakalı var. Siz ahşapla kurduğunuz ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?
K.Ü: Aslında yaptığınız tanımlama benim için de geçerli. Ahşaba ilgim, şimdi profesyonel bir boyut kazandı ama yaptığım işte belli değerlere bağlı üretim yapıyorum, bu üretim devam ettiği sürece de bu değerler geçerli kalacak: Ahşap ürünler hazırlarken asla “katledilmiş” ağaç kullanmıyorum. Kaçak kesilmiş ağaç satın almıyorum, tedarikçilerimi de tamamen yasal şekilde orman ürünleri satan firmalar arasından belirliyorum. Yeni bir ürün hazırlarken bunun bir ileri dönüşüm değeri yaratmasını çok önemsiyorum. O nedenle sadece izinle, kontrollü kesilen ağaçlardan ya da zeytin ağacında olduğu gibi aralama işleminden sonra ortaya çıkan kütüklerden yararlanıyorum.
Kütüklerin tedariğinden sonra, el emeği yoğun bir üretim tarzım var. Kütüğü, uygun boyuta getirme gibi işlemlerde tabii ki alet gücünden yararlanıyorum ama ahşap parçasını yontarak ve aslında ağacın izin verdiği forma ulaşmaya çalışıyorum. Ağacın içindeki bir çatlak, sizi başta yapmak istediğiniz üründen tamamen bambaşka bir şeye yönlendirebiliyor. Mesela ahşabı alıyorum, bundan büyük bir kesme tahtası olur diyerek yontmaya başlıyorum. Bir bakıyorum içinde ahşabın ortasına kadar çatlak var, belki epoksi ile kapatmak mümkün oluyor, ya da ahşabın o kısmını atmak gerekiyor. Kesme tahtası diye başlayan yolculuk, küçük bir kase ya da kaşık olarak son bulabiliyor. Nihai kararın bende değil de, doğada olması çok heyecan verici aslında.
Bodrum City Life: İşinizi böyle heyecanla anlamanız ne güzel. Son bir soru: Ürünlerinizi nerede satışa sunuyorsunuz?
K.Ü: Müşterilerimin önemli bir kısmı, ürünlerimi @atelier_taurus Instagram hesabım üzerinden takip ediyor ve siparişlerimi de ağırlıklı bu kanaldan alıyorum. Ayrıca şu an için Bodrum’da iki iş ortağım, Atelier Taurus markalı ürünleri sunuyor: Biri, Ortakent’teki @yaghanebodrum , diğeri Aspat’taki @bodrummum mağazası.
Ayrıca ben de Bodrum’daki çeşitli etkinlik ve festivallerde kendi standımı açarak ürünlerimi sunuyorum. Kendi ürettiğim ahşap ürünler yanında müşterilerimin özel talep ve siparişlerine de cevap vermeye çalışıyorum.
Bodrum City Life: Kemal Bey, bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.